2 Temmuz 2011 Cumartesi

Suşi rüyası ve haftanın diğer olayları

Rüya gibiydi sahiden. Çarşamba akşamı işten çıkıp Kübracık'la bizim mahalleye geldik. Önce sahilde biraz yürüdük, hava ılımandı, güneş yakmıyor, rüzgar ürpertmiyordu. Sonra bankta oturup karşı kıyıları ve upuzun topuklu ayakkabıları ile sahilde yürüyen insanları seyrettik. Sonra tayt içinde geniş popolarıyla koşan kızlara bakıp eğlendik, aferim koşsunlar da o totolar küçülsün biraz dedik. En nihayetinde, Kübra sigara alsın diye Küçük Bebek yokuşundaki Şok markete gittik. Kasada sıra beklerken kadının biri koca çantasıyla rafta duran devasa Marmara bira şişesini devirdi, yere düşen şişeden çıkan patlama sesiyle havaya sıçradık. Ortalığı mis gibi bira kokusu sararken minik Kübra'nın da ayağına biraz bira rayihası bulaştı. Böylece bu güzel koku eşliğinde Bebek Mori Sushi restoranına girip masamıza yerleştik.


Mekan deniz kenarı ve havadar olmasıyla kalbimi fethetti. Hemen sipariş verdik, sınırsız sushi fırsatımız vardı ve tahmin edersiniz ki günlerdir hangi güzelim suşiyi yiyeceğimize karar vermeye çalışıyorduk. İlk siparişlerimizin gelmesi biraz uzun sürdü, yarım saat bekledik, bekledikçe heyecanımız da arttı, acaba karşılaşacağımız manzara, mideye indireceğimiz suşiler, düşlediğimiz denli leziz olacak mıydı?


Oldu ayol! Kocaman bir kayık Japon tabağında gelen ilk set mükemmel görünüyordu, suşilerin tadı da hayallerimizdeki kadar enfesti:) O kadar heyecanlanmıştım ki, doğru düzgün fotoğraf çekemedim, çünkü bir an önce bu nefasete kavuşmaki istiyordum:) Fotoğraflar yamuk yumuk, daha da beteri bulanık çıktılar.


Öndekiler senin, arkadakiler benim; sağdakileri ben yiyeceğim soldakileri sen diyerek tabağı adilane şekilde bölüştükten sonra "itadakimas" deyip yemeğe koyulduk. amanın, o minnak makileri biraz soya sosuna değdirip hap gibi ağzımıza atıyor, arada biraz turşudan kemirip bir sonraki minnaka geçiyorduk:)


İkinci tur siparişimizde crispy suşilerden seçim yaptık, bunlar kızarmış minik somon parçacıkları ve çeşitli soslar ile hazırlanmışlardı ve en çok bu grubu sevdik. Bunları yavaş yedik, en beğendiklerimizi sona sakladık, Ebi Fri Roll'u büyük finalde yedik yani.


Bir de bizim masaya yanlışlıkla getirdikleri Boston roll vardı, krem peynirli ve somonlu olan bu suşinin tadı damaklara şenlik mükemmeldi. Kendimizden geçerek yedik bu peynirli tadı beklenmedik derecede hoç çıkan, görülmemiş suşiyi.


Herşey bittiğinde ben bir tane de handroll yedim, hani külah gibi olan, büyük boy suşiden:) Valla daha da yerdim, ama Perihan'ı düşünerek kendime hakim oldum dostlar. Keşke gündüz gitseydik bu suşi şölenine, o zaman rahatça yer, üzerine de yürüyüş yapardık, hiç birşey kalmazdı midemizde:) Nihayet garson gelip başka bir siparişimiz olup olmadığını sorduğundaysa "aslında yerim ama bokunu çıkartmamak lazım" deyiverdim. Offf! Sanki adama bir şey ispatlamaya mı çalışıyorum gerizekalı, garsona öküz gibi yeme kapasitemi mi kanıtlamam gerekiyor. Kübra çok güldü ama ben çenemi tutamadım diye kendime çok kızdım:)

Suşiye doyup Boğaz'ın akam havasında üşüyünce kalkıp Starbuck's'a geçtik. Kahvelerimizi içtikten sonra da evlere dağıldık, Kübra'nın şansını biri Beşiktaş'a minibüs kaldırıyordu, ben de 5 dakikada yürüyüp eve geldim tabii. Ortaköy trafiğine takılmadan eve gelebilmek şahaneydi. Ama, fakat, lakin...


Eve gelir gelmez pijamalarımı giyip yatağa dalmıştım, sabahın 5'inde nedensiz yere uyandım. Bir yerim ağrımıyordu, tuvalete gitmem gerekmiyordu, susamamıştım. 5'te uyanıp daha da uyuyamadım amannnnn nasıl asabım bozuldu, ağladım öyle yattığım yerde. 6:30'da kalkamadım bile 7'ye kadar daha dönüp dutdum yatakta, sonra kalkıp işe gittim tabii. Bütün gün ağrıyan başım ve suşi pirinci kadar beyaz suratımla cehennem kaçkını başbelası bir kaltak gibi dolandım şirkette. Tabii herşey kötü gidecek ya, bantta diktikleri bir sürü iş yanlış oldu (gömlekler), üstelik ertesi gün benim meşhur Fransızlar gömlekleri görmeye geleceklerdi.  Bir noktada çantamı alıp kaçmayı bile düşündüm.

Esneye esneye akşamı akşam ettim, eve geldim, birşeyler yedim. Saat 10'da odama çekildim:))) Kremlerimi sürdüm (yüzüme nemlendirici, kedinin tırmaladığı yerlere Bepanten) . Yatağımla konuştum, "yatak, sakın uykumu kaçırma!" dedim. Sonra da cumburlop yatağa, ohhhh 8 saat uyumuşum deliksiz, Cuma günü cin yavrusu gibiydim!

Müşterinin şerefine (yalakalık olsun diye) Lady Charlotte'ın hediyesi kalpli ve de Eyfel Kuleli Love Paris kolyemi taktım, makyaj yaptım, gömlekleri de şıkır şıkır ütülettik ki güzel görünsünler. Böylece toplantıyı kazasız belasız atlatmış oldum, müşteri bolca da gaz verdi bana, moralimi düzeltti sağolsun yakışıklı Fransızlarım benim:)

Eh, moralim düzeldi ya, müşteri gittikten sonra kendime idefix'den yeni kitaplar aldım hemen, bu sabah da kavuştum kitaplarıma :


Aklindan Bir Sayı Tut, Zoi'nin Temmuz ayı önerisiydi, On Bir'i Çavlan keşfedip şu yazısında anlatarak  hepimizi meraka düşürmüştü; New York Üçlemesi, Kitap Kulübü'nde ayın kitabı seçildi, Montague Amca'nın Dehşet Hikayeleri ise Biblio sayesinde haberdar olduğumuz bir kitap idi.

Sizin haftasonu planlarınız neler? Hangi gezmeler? Oyunlar? Kitaplar? :))

xo xo

8 yorum:

  1. aaa on bir! new yor üçlemesi şahanedir ama aynısını aklından bir sayı tut için söyleyemeyeceğim, çok vasattı... benim deniz ürünlerinin büyük kısmına gıcığım (?) olduğundan sadece boston roll ve spicy sake maki seviyorum, ama onları da sadece sevmekle kalmıyorum işte, bu mükemmel post'tan sonra deliler gibin suşi yer miyim ben bu akşam? işte haftasonu planım o zaman :D bir de oyunlar ve kitaplar tabii, game of thrones'un uyarlandığı taht oyunları'nı okuyorum ve hiç hiç şu korkunç kapaklı cinli cüceli elfli fantastik kitaplara benzemiyor, mükemmel bir seri! (yalnız türkçesi çok kötü, birincisi iyi de ikincisi çok kötü, ingilizcesinden okumak ya da epsilon da çıkaracakmış, onu beklemek daha mantıklı olabilir eğer okumayı planlarsan judy). bir de harry potter'ın 4. ve 5. oyunlarına başlayayım diyorum, oynayacak yeni oyun yokmuş gibi :) ay? bu ne gevezelik?

    YanıtlaSil
  2. Çavlancım, Suşiye gömüldün mü çok merak ediyorum:) ben alıştım her hafta yemeğe, indirim kuponu bulamazsak ne yapacağız bilmem:)))

    Taht Oyunları'nı not ettim, Epsilon'u bekleyebilirim, okunacak çok kitabım var amma Epsilon da yazım ve de imla konusunda pek sütten çıkmış ak kaşık değil, ne yapalım artık, kımet:)

    Oyna bakalım oynaaaa, az kaldı ben de oyun alemlerine fırtına gibi geri döneceğim, öncelikle LEGO Harry Potter ve LEGO Karayip Korsanları, sonra da Deathly Hallows Bölüm 1 ama ona çok kötü diyorlar:(

    Harry'nin dördüncüsü zordu, serada geçen bir bölüm vardı hani , oradan çıkana kadar göbeğim çatlamıştı:) ama sonunda Voldi ile kapışmıştım:) Beşinci oyun da Hogwarts simulasyonu gibi olan değil miydi? Ben habire kaybolup Sir Nick'i çağırıyordum yardıma:) Ama sonunda oyun kilitlendi Draco'yu kovalarken:)

    Parmaklarım sulandı (???) valla, yeni bilgisayarımı alsam da bayılana kadar oyun oynama günlerim başlasaaaa:)))

    YanıtlaSil
  3. Bizim antekede suşi muşi falan olmadığı için (varsa da ben bilmiyorum) hiç deneyemedim. Ama bana hiç lezzetli gözükmüyor çiğ balık düşüncesi kafama sokuldu diye sanırım.Kitap olarak da biraz geç de olsa J.K 'nin Ozan Beedle'ın hikayelerini aldım. Ondan öncede Percy jackson serisinin ikinci kitabını okumuştum.İyi veya kötü yunan tanrıları çok ilgimi çektiği için başlamıştım seriye.Taht oyunlarının müthiş dizisinden sonra kitabı aramaya başladım ama bulamıyorum. Doğru mu yanlış mı bilmem ama arka bahçe yayıncılık ilk kitabı iki kitap olarak yayınlamış çeviriside kötüymüş.( Yazılarımdan da belli olacağı gibi imlaya çok dikkat eden bir insan değilim ama bazen öyle kötü çeviriler oluyor ki kim ne dedi onu bile anlayamıyorum.)Bende epsilon'u bekliyorum daha iyi olur diye ama 2. kitaptan itibaren mi çevirecek 1. kitaptan mı başlanacak 1. kitap kaç kitap olacak bilmiyorum.Oyun olarak oyunları hiç beceremem ama ablamla eskiden oynadığımız bir oyun vardı limewire diye onu kaybetmiştik geçen gün ablam demosunu bulup indirmiş bende onu oynuyorum :) Cd si yoktur artık benim babamda ne olursa olsun internetten alışverişe sıcak bakmıyor bende kendimce demosunu oynuyorum hahah.:) Onun dışında playstation oyunlarımla geçinip gidiyorum . Bu aralar sims aşkım depreşti onu da alıp yükleyeceğim tabii bilgisayarım kaldırırsa :S :(

    YanıtlaSil
  4. @kadirbey, ben arka bahçe'ninkileri buldum idefix'ten, genel olarak kapak tasarımlarından tut sayfa düzenlerine her bir şey çok özensiz, ama türkçe terimlere alıştıktan sonra ilk kitabın çevirisi kötü gelmedi bana. ama ikinci kitabın çevirmeni farklı ve onun çevirisi de, düzeltisi de cidden kötü, bir şekilde okunuyor yine de. epsilon ilk kitabı da yayınlayacak diye biliyorum ve bugün yarın çıkar artık herhalde, çevirisi 5-6 ay önce bitmişmiş çünkü.

    judy, 6 diyeceğime 5 demişim, 5'in başlarına şöyle bir bakıp tiksinmiştim, herkes de çok kötü diyordu zaten, öyle bırakmıştım hp oyunlarını hatırladığım kadarıyla. aynı şekilde 7'nin de notları çok düşük. 4 ve 6 fena değil ama, sen galiba 6 bayağı iyi demiştin, 4 bir de diğerlerinden çok farklıydı menü vs. bakımlarından diye hatırlıyorum, diğerleri kadar linear ilerlemiyordu ama güzeldi, sadece bir noktasında benim o zamanki makinem kaldırmamıştı :) bir an önce yeni bil.ine kavuşup bol oyunlu günlere yelken açar sonra da yazılarını yazarsın umarım! bir de 8'i (yani 7.5'u) doğru düzgün bir şey yaparlar umarım, son oyun artık.

    bu arada çok alakasız muhabbet açmşım gibi olacak ama, ben çook minikken o zamanki antika bilgisayarda (commador64 falan olabilir) dayımla, annemle sürekli oynadığımız iki oyun vardı: blues brothers ile larry'nin ikincisi, piyangoyu kazanıp gemiyle uzaklara falan gittiği. işte o iki oyunu da buldum dün, resmen her karesini hatırlıyormuşum, 7 yaşında falandım bunları oynarken, artık nasıl bokunu çıkartırcasına oynamışsam :)

    judy'cim özür dilerim yorum kısmını blog post'una çevirdiğim için, bu son oldu söz :d

    YanıtlaSil
  5. KadirBey,çiğ gibi ama değil gibi, ne bileyim seviyorum işte:)

    Ben de Ozan Beedle'ı ve Fantastik Canavarlar'ı almıştım ama "Çağlar Boyu Quidditch"i bulamadım bir türlü, her yerde tükenmiş:(

    Benim oyun sevgim gizli obje bulma ve adventure tarzı ile başlamıştı, yani daha küçükken değil, baya dana kadarken oyunlara dadandım ben:) Syberia ve Return To Mysterious Island ile başladı herşey. Sonra Tomb Raider ile baktım ben adeta bir Indiana Jones olmuşum,maceradan maceraya koşuyorum. Günün birinde LEGO Indy oyununu keşfettim. Lego'nun meşhur filmlerden uyarlayarak yaptığı oyunlara bayılıyorum, filmin çok iyi bildiğimiz dünyasını lego aleminde yaratıyorlar, bir de epey komedi unsuru taşıyor oyunlar. Misal Lego Star Wars'daki cam silici stormtrooper'lar:)) Ne bileyim Lego Batman'de Joker'i oynayıp milleti elektrikle çarpmak filan:)) Uzun aylardır hiç mi hiç oynayamıyorum, çok eski bilgisayarım artık gizli obje oyunlarını bile yürütmüyorç İnşallah senin bilgisayar Sims'i kaldırır, şkır şakır oynarsın:)

    YanıtlaSil
  6. Çavlancım, bn de karıştırmışım, evet 5 berbat olan, 6 da simülasyon gibi olan. Ben 6'yı o yüzden çok sevmiştim, Hogwarts'da gönlümce gezip tozuyordum:))) 4 çok farklı diğerlerinden, kısım kısım oynuyorduk, grafik şekli de farklı idi. Son oyun da artık güzel olsun, Neville olup Nagini'yi doğrayalım, sonra da Voldi'ye karşı umudumuzu semalara haykıralım:)) Çok heyecanlıyım ben, 2 hafta kaldı son filme:)) Normalde 15'inde gösterime giriyor ya, ayın 12'sinde bazı sinemalarda geceyarısı gösterimi olacak, ama gidemeyeceğime karar verdim işten dolayı.

    kuzenimin commodore'u vardı; en çok Last Ninja oynardık:)) bir de Narc diye vurdulu kırdılı birşey:)) Sevdiğin oyunları bulabilmene bayldım ama canım:)

    Yaaa bayılıyorum ben böyle uzun uzun anlatınca sen, son olmasın:)

    YanıtlaSil
  7. ben de çok çok heyecanlıyım son film için, 13'ü çarşamba günü vizyona girecek diye biliyordum, 2 gün daha mı bekleyeceğiz şimdi? ve dee işte son filmin legolu posteri hop :D

    YanıtlaSil
  8. heeeyyy müthiş olmuş legolu poster bayıldım:)) lego oyunun da ikincisi geliyor bu arada:)

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.